Menü

Atatürk ?
Kısaca Atatürk
Atatürk Kronolojisi
Siyasal Devrimler
Toplumsal Devrimler
Eğitim ve Kültür Alanındaki Devrimler
Ekonomik Devrimler
Hukuki Devrimler
Gençliğe Hitabe
Gençliğin Ata'ya Cevabı
Kaynakça
Resim Galerisi
İletişim
Özdeyişler
Atamızın Sevdiği Şarkılar
Atatürk Sanata ve Sanatçıya Önem Verirdi...
Ata'mızın Yatı "SAVARONA"
Ata'mızın Kişilik Özellikleri
Atatürk İlkeleri

Copyright 2008 T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Dersi Performans Ödevi
Aşarın Kaldırılması

Türkiye Cumhuriyet’inin 1923-1929 dönemi, ekonomi politikasına damgasını vuran İzmir İktisat Kongresi'nin oy birliği ile alınmış kararlarından biri de 1925'te aşarın kaldırılmasıdır. Aşar; şer'î bir vergi olmanın yanında, Osmanlı Devleti’nde mülkiyet düzeninin miri (başı), arazi rejiminin bir sonucudur. Aşar; Osmanlı mülkiyet rejimini temsil eden zamanın en önemli vergilerindendir. Aşar; mülkiyeti devlete ait olan toprakların kullanımı karşılığında alınan bir tür kira gibi düşünülebilir. Aşar; bütçenin gelir kaleminde önemli bir yer tutmaktaydı. Fakat İzmir İktisat Kongresi'yle liberal bir ekonomi tasarlandığı ve liberalizmin temeli özel mülkiyete dayandığından, Aşarın varlığı bir çelişki haline gelmiştir. Yani Cumhuriyet idaresi, Sultan’ın mülkünün sahiplik sıfatını halka intikal ettirince, aşarın alınmasının mantığı da sona ermiştir[1].

Öte yandan aşarın kaldırılmasında güdülen ekonomik amaç kanun gerekçesinde şöyle açıklanmaktadır:

"Bu yasa tasarısında izlenen amaç; tarım ürünlerinin safi hasılatının vergiye tabi tutulması ilkesine ve aşarın serbest tarımı kısıtlayan ilkelerinin ortadan kaldırılması ile halkın gereksinmelerini baskı altına almayacak bir şekilde tahsiline yönelik olmasıdır."[2]

Çiftçinin Özendirilmesi

Ham maddesi Türkiye ‘ de olan (tekstil, iplik ve dokuma fabrikaları kurulmuş) üretilmesi amaçlanmıştır. Devletin teşvikiyle özel girişim olarak bazı çiftçilerin de katılmasıyla Alpullu ve Eskişehir gibi bazı şeker fabrikalarının kurulmasına karar verilmiştir. 1925 senesinde devlet sermayesiyle Sanayi ve Maadin Bankası kurulmuştur.Bankanın amacı fabrika kurup yönetmek olarak belirlenmiştir. Bankanın desteğiyle Kayseri-Bünyan İplik Fabrikası TAŞ, Isparta İplik Fabrikası TAŞ, Kütahya Çini İşleri TAŞ ve bunlar gibi bir çok özel kuruluş devletin de ortak olmasıyla hayata geçirilmiştir.


Örnek Çiftliklerin Kurulması

Mustafa Kemal Atatürk tarımla ilgili bir çok devrim yapmıştır. Bizzat örnek çiftlikler kurdurmuştur en önemlisi tabiki Mustafa Kemal Atatürk Orman Çiftliğidir..

Mustafa Kemal Atatürk Orman Çiftliği, Mustafa Kemal Atatürk'ün 5 Mayıs 1925 yılında, Ankara'da modern bir çiftlik kurulması için verdiği talimat ile kurulmuştur.

Türkiye'yi bağımsızlığa kavuşturduktan sonra, "Milli ekonominin temeli tarımdır. Bunun içindir ki tarımda kalkınmaya büyük önem vermeliyiz. Köylere kadar yayılacak programlı ve pratik çalışmalar bu amaca ulaşmayı kolaylaştıracaktır. Fakat bu hayati işi isabetle amaca ulaştırabilmek için, ilk önce ciddi etütlere dayalı bir tarım siyaseti uygulamak ve onun içinde her köylünün ve bütün vatandaşların kolayca kavrayabileceği ve severek uygulayabileceği bir tarım rejimin kurmak lazımdır" diyerek tarıma verdiği önceliği belirtmiştir. "Yeşili görmeyen gözler renk zevkinden mahrumdur. Burasını öyle ağaçlandırınız ki kör bir insan dahi yeşillikler arsında olduğunu fark etsin" diyerek Mustafa Kemal Atatürk Orman Çiftliği'nin kurulmasında öncü olmuştur.

Ayrıca, bozkır ortasına kurulmuş olan ülkenin yeni başkenti Ankara halkının rahatlıkla gezebileceği, nefes alacağı, yaz, kış yeşil kalabilecek bir yer, bir doğa güzelliği yaratma isteği de önemlidir. Ülkenin tanınmış tarımcılarını Çankaya Köşkü'ne çağırtarak, Ankara civarında modern bir çiftlik kurmak istediğini söyler ve bu amaca uygun bir arazi bulmaları emrini verir.

Söğütözü - Mustafa Kemal Atatürk'ün Kulübesi

Mustafa Kemal Atatürk, 1926 yılında Mustafa Kemal Atatürk Orman Çiftliği'ni kurarken Söğütözü koruluğunu beğenerek, zaman zaman gelip dinlenmek üzere bir kulübe yaptırmıştır. Evin çevresine kendi eliyle söğüt ve çam ağaçları dikmiştir.

Tamamlanmasının ardından Mustafa Kemal Atatürk, bu çiftliği devlet hazinesine bağışlamıştır ve bugün de "Devlet Ziraat İşletmeleri" adı altında hâlen faaliyetlerini sürdürmektedir.

Sanayi Teşvik Kanunu

(1927) Cumhuriyet öncesinde, Osmanlı döneminin son yıllarında, 1913’te sanayi alanında bazı atılımlar yapmak üzere “Teşvik-i Sanayi Kanunu Muvakkatı” adıyla bir yasa çıkarılmış, ama devletin çökmek üzere oluşu ve ülkenin içinde bulunduğu karışık durum bu yasanın etkili olmasını ve beklenen sonuçların elde edilmesini engellemişti.

Cumhuriyetin ilan edilmesi ve yeni Türk devletinin kurulmasıyla birlikte ülke ekonomisini yeniden düzenlemek ve sanayileşme aşamasına hızla geçmek için büyük bir kalkınma hamlesi başlatıldı. Bu amaçla toplanan I.

İzmir İktisat Kongresi, özel kesim için özendirici tedbirler alınmasıyla ilgili dileklerde bulundu ve 1924 yılında eski yasayı günün şartlarına uydurarak değiştirme çalışmalarına girişildi. Ancak bu değişiklikler istenen düzeyde olmadığından 1927 yılında yeni bir “Teşvik-i Sanayi Kanunu” hazırlandı. Aynı yıl yapılan ilk genel sanayi sayımında, sanayinin o yıllardaki durumu şu şekilde belirlendi:

1927 yılında toplam işletme sayısı, küçük işletmeler de dahil olarak 65 245’ti. Bunların %43,5’i tarım ve hayvancılık alanlarındaydı. Burada çalışanların sayısı ise 256 855’ti. Dokuma sanayii toplam işyerlerinin %14,3’ünü oluşturmakta ve bu alanda da 48 025 kişi çalışmaktaydı. Maden sanayiinde çalışanlar 18 932 kişi ve işletme sayısı da 556’ydı. Kereste ve ürünleri sanayii ile sair nebati yağ sanayiinde 7 896 işletme bulunmakta ve 24 264 kişi çalışmaktaydı. Görüldüğü gibi tarım ve dokuma sanayii gerek çalışanlar, gerekse işletmeler açısından toplam sanayiin %50’sini oluşturmaktaydı. 1927 yılında hammadelerin %66’sı tarım sanayiinde, %17’si de dokuma sanayiinde kullanılmıştı.

Coğrafi olarak, sanayi işletmelerinin dağılımında ise şöyle bir görüntü ortaya çıkmaktaydı: İstanbul 8 634 işletme ile ilk sırayı alırken, İzmir 3 522 işletme ile ikinci, Bursa 3 209 işletme ile üçüncü sırada yer almaktaydı.

Teşvik-i Sanayi Kanunu’nun getirdiği teşvik tedbirlerinin amacı, yurtiçindeki işletmeleri korumak ve işletmelerin gereksinmelerini daha pahalı da olsa yurtiçinden sağlamaya çalışmaktı. Yasada yatırımların maliyeti bakımından parasız arazi temini, hammadde, makine ve teçhizata gümrük muafiyeti, çeşitli belediye vergi ve borçlarından muaflıklar öngörülmekteydi. 15 yıl yürürlükte kalan bu yasaya göre işletmeler bazı koşullarla kazanç vergisinden muaf olabileceklerdi. Çevirici güç ve çalıştırılan işçi sayısı kıstas alınarak kolaylıklardan yararlanacak işletmeler dört ayrı sınıfta toplanmıştı.

Yasanın yürürlüğe konmasından sonra, işletmeler büyüdü ve verimlilikleri arttı. Yapılan araştırmalar yasanın etkisiyle işletme sayısının azaldığını, buna karşılık şirketlerin 1936’dan sonra arttığını göstermektedir. Yasayla birlikte sanayi işletmelerinde hacimler büyüdü. Makine ve tesisat değerleri ile yerli hammadde kullanımı arttı, yerli hammadde kullanan şirketler gelişti.

Özellikle sanayi işletmeleri düzeyinde olmak üzere şirketleşmeler başladı. Ancak aynı etkiler işçi ücretlerine yansımadı, işçi ücretlerindeki artışlar çok az oldu. Temelde ithal ikamesine dayalı önlemler almaya ve yerli sanayi geliştirmeye çalışırken, ihracata da aynı önem verilmediğinden ve teşvik getirilmediğinden bu alanda bir gelişme sağlanamadı.


Sitem Açıldığından bu yana 7025 ziyaretçi burdaydı!
DİKKAT !

Bu web sitesi Berk YALMAN tarafından T.C. İnkılap Tarihi ve Atatürkçülük Dersi Performans Ödevi için açılmıştır..Sitedeki bütün bilgiler uzun araştırmalar sonucunda eklenmiştir.Kaynakça için aynı adlı sayfayı ziyaret ediniz..

Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol